ŞELALE EVİ

Amerika Pittsburgh şehrinde Bear Run nehri üzerinde bulunan Fallingwater(şelale ev) expressionist modern akıma ait organik mimarinin en onemli eserlerinden biri. Mimarı Frank Lloyd Wright yapıyı şelalenin üstündeki kayalara oturtmuş ama evin şelale manzarası yok! Sebebi de mimarın “şelaleyi görmek değil yaşamak gerektiği” düşüncesi.

1935 yılında tasarımı yapılan, 1936-1939 yılları arasında da inşaatı yapılan Fallingwater, 1937’den 1963’e kadar Kaufmann ailesinin haftasonu evleri olmuş. 1964‘de müze olarak halka açılmış. Yılda 120.000 ziyaretçisi var.Evin maliyeti günün fiyatlarına göre $155.000civarında. Evin içinden nehre inen basamaklar var.

Pencerelerin taş duvarla birleştiği noktalarda doğrama yok. Camlar taşların arasına açılan oluklara yerleştirilmiş. Pencerelerin konumu ve şekli evin içinde yaşayan kişiye dışarıyla içiçe yaşıyormuş hissi vermek için tasarlanmış.

Yapıda öne çıkan özellik, balkonları. Balkonların genişliği çok fazla, bu yüzden balkonların geniş olması yapıda zamanla statik problemler ortaya çıkmasına neden olmuş. Balkonların açıklığı o kadar fazla ki eğilmeler artık gözle görülebiliyor. Yani artık balkonlar kendi ağırlığını bile taşıyamaz halde. Bunu gören mühendisler 2002 yılında yapıda restorasyona gidiyorlar. Restorasyon sırasında yapının mimari olarak çok güzel yapılmasına rağmen gerekli statik hesapların aceleye getirildiği görülüyor. Water Hall adındaki mühendisin balkonlara takviye kolonları yapılması isteği yapı sahipleri tarafından kabul görmüyor.

Balkonda oluşan eğilme gözle görülebiliyor

MODERN MİMARİ ÇİZGİLER “DUPLİ CASA”

Dupli Casa  binası ilk olarak 1984 yılında yapılmış bir evdi, şimdi J. Mayer H. tarafından tasarlanan ev  yeni şeklini ve görüntüsünü kazanmış. Yeni konut, daha önce aynı yerde bulunan ana konut ile ona bağlı birçok yan üniteyi kapsamayı amaçlamış. Burada hakim olan düşünce aile arkeolojisini yeni binada devam ettirmek olmuş. Güney Batı Almanya’da uzun bir geçmişi olan Marbach isimli kasabanın yakınlarındaki Nectar nehri kıyısında özel konut olarak yer alan Dupli Casa, yapısal bağlantılar ve mimari akıcılık anlamında muhteşem bir örnek olarak dikkatleriçekiyor. Binanın geometrisi, önceki evin temeline ve planına göre düzenlenmiştir.

Üç katlı betonarme villa dış görünümüyle fiberglas malzemeden yapılmaya çalışılan tuhaf bir tür deniz motorunu akla getiriyor ama, aynı zamanda olağanüstü etkileyici ve heyecan verici olmayı da başarıyor. Mimari yapısı sadeliği ve bir yandanda gösterişi ile büyüleyen bir yapı olmuş. Bazı açılardan bakıldığındaise, yapı sanki baş aşağı konumlanmış gibi gözüküyor dış cephenin alt kenarıçimlere doğru yayıldığından, sanki bina öbür türlü konumlanmış olsaydı, bubölüm, çatısının saçak bölümü oluşturacakmış gibi duruyor. Binada beyaz renk hakim ve siyahta ona nazikçe katılımda bulunmuş. Yapının formları genelde yuvarlak hatlara sahip. İç ve dış mekan arasında saydamlık var sadece. Dış mekanla bir büyün oluşturmuş. Binanın hem içinde hem dışında olmak üzere iki adet havuzu var. Açıkhavada yer alan yüzme havuzuyla birlikte binayı çevreleyen beyaz yüzey, evinbire bir yansıması gibi durmakta; sanki ev yüzüstu yere düşmüş de, yerden kaldırıldığında, tam düştüğü noktada bir yüzme havuzu oluşurken, binanın kendisinde de kocaman bir pencere boşluğu açılmış izlenimi veriyor. İçerideki havuz binanın alt ve ön tarafında. Etrafı cam ve ayna ile kaplı olan havuz soğuk ve serin havalarda ev sakinlerini eğlendirmek üzere hazır. Zemin kattaki, geniş ve büyük açıklıklar içeriden olağanüstü manzarayı sunarken uçma, havada varoluş ve adeta ağırlığın tümden yitirildiği hafiflik duyumsamaları yaratıyor. Herşey sıvılaşmış, sessiz ve sakin akmakta…

Evin camlarının etrafındaki siyah çerçeve, beyaz evli tamamlamış. Bahçedeki peyzaj ise oldukça sade şekilde yeşillendirilmiş. Evin her detayı çok net. Göz yormayan ama gözleride üstünden almayan ev, 2008 yılında yapımı bitti. 1984 yılında ilk varolduğu günleri hatırlayan ve aynızamanda cesaretle geleceğe yönelmeyi başaran bir ev…

The geometry of the building is based on the footprint of the house that previously was located on the site. Originally built in 1984 and with many extensions and modifications since then, the new building echoes the „family archaeology“ by duplication and rotation. Lifted up, it creates a semi-public space on ground level between two layers of discretion. The skin of the villa performs a sophisticated connection between inside and outside and offers spectacular views onto the old town of Marbach and the German national literature archive on the other side of the Neckar valley. Jürgen Mayer H. is founder and principal of this crossdisciplinairy studio. He studied at Stuttgart University, The Cooper Union and at Princeton Universtiy. His work was published and exhibited worldwide and is part of international collections like the MoMA New York and SF MoMA. His work was awarded with numerous prizes, i.e. the Mies-van-der-Rohe-Award 2003 Emerging Architect and Winner Holcim Awards 2005 Bronze Europe for Metropol Parasol. Jürgen Mayer H. tought at Princeton University, University of the Arts Berlin, Harvard University, Kunsthochschule Berlin, the Architectural Association in London and is currently teaching at Columbia University in New York.