Deprem etkisini yarıya indiren çözüm

ODTÜ’de binaların zeminini depremin etkisinden izole edip yıkılmasını önleyen ‘Yeni Nesil

Sismik İzolasyon Sistemi‘ geliştirildi.

Sistemde zemine yerleştirilen geosentetik malzeme, deprem belli bir şiddete ulaşınca binanın kaymasını sağlayarak, sarsıntının binaya geçmesini engelliyor.

ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Yener Özkan ve araştırma görevlisi Volkan Kalpakcı’nın geliştirdikleri proje, TÜBİTAK desteğiyle yürüyor.

Üniversitenin Zemin Mekaniği Laboratuvarı’nda geliştirdikleri deprem simülatörüyle yeni nesil sismik izolasyon sistemi üzerinde çalışan Özkan, bu sistemin diğer sismik izolasyonlarından farklı olduğunu söyledi. Özkan, binaların temelinde geosentetik denilen özel malzemeler kullanarak yapı modellerinin deprem sırasındaki hareketlerini ölçtüklerini anlattı.

TEMEL ALTINA MUŞAMBA BENZERİ MALZEME

Özel üretilen ancak şekil itibariyle muşambaya benzeyen bu malzemenin temelin altına konulduğunu dile getiren Özkan, ‘‘Bu özellikli malzeme sayesinde depremin belli ivmesinden sonra bina kayıyor ve binaya geçen deprem kuvveti ciddi oranda azalıyor. Böylece binanın deprem sonrasında hasar görüp yıkılması engellenmiş oluyor” dedi.

Özkan, dünyada geosentetik malzemelerin bu amaçla kullanımına ilişkin çok fazla çalışmanın bulunmadığını, bu malzemeleri kullanarak düşük maliyetli, kolay ve hızlı uygulanabilir bir yöntem geliştirdiklerini belirtti.

DEPREM ETKİSİ YARI YARIYA DÜŞTÜ

ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü araştırma görevlisi Kalpakcı da mekanik izolatörlerin pahallı, geliştirdikleri geosentetik izolatörlerin ise ucuz bir yöntem olduğunu vurguladı.

Bu yöntemle deprem etkisini azaltmada başarı gösterdiklerini belirten Kalpakcı, ”Ön deneylerimizden olumlu sonuçlar elde ettik. Binaya gelen deprem etkilerini en az yarı yarıya düşürmüş vaziyetteyiz. Uluslararası yayım hazırlığındayız” diye konuştu.

Kalpakcı, ileri araştırmaların sürdüğünü de açıkladı:

”Başarılı sonuçlar alınan bu sistem sayesinde temelinde geosentetik malzemeler kullanılarak izole edilen yapılar, izole edilmeyen yapılara göre depremde çok daha az zorlanıyor. Bu sistem uygulamaya geçirildiğinde deprem bölgelerinde yapılacak yapılarda depremin tahribatın azalacağı, birçoğunun deprem sonrasında kullanılabilir durumda kalacak. Deprem bölgelerinde yaşayanların deprem sırasında can ve mal güvenliği artacak.”

Dünyayı Sallayan Depremler İstanbul İçin Ne İfade Ediyor?

Hürriyet gazetesinden Sevin Turan’ın haberine göre; Dünya bir haftadır ardı ardına gelen depremlerle beşik gibi sallanıyor. Endonezya’da geçen Salı meydana gelen 8.6’lık depremden bu yana yüzlerce sarsıntı kaydedildi. Bunların 11 tanesi 6’nın üzerinde.

Türkiye’nin payına ise dün Simav’da yaşanan 4.8’lik deprem düştü.

Peki dünyanın altında neler oluyor? Türkiye de risk altında mı? Bu depremfırtınası, Türkiye’de büyük ve yıkıcı depremlerin habercisi mi?

BÜYÜK İSTANBUL DEPREMİ YAKIN MI?

İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Ercan’a göre, aksine, bu depremler Türkiye için çok iyi haber. Zira Endonezya’daki sarsıntının yarattığı dalga sonucu yaşanan depremler, Anadolu’daki faylarda taşma noktasına gelen enerji birikiminin de boşalmasını sağlamış oldu.

“Ben Van’da 7.2’lik depremin ardından, 6.0 civarında bir artçı deprem daha bekliyordum. O günden bu yana en fazla 5.9 büyüklüğünde bir artçı oldu. Açe Depremi’nden sonra ise 4.0 ile 4.5 arasında üç deprem meydana geldi”diyen Ercan, bu sayede büyük deprem ihtimalinin çok zayıfladığını söyledi.

Aynı şekilde, büyük İstanbul depremi riskinin de bu sayede zayıfladığını belirten Ercan, “Ben İstanbul depremi için 2045 tarihini vermiştim, bazı bilim insanları ise ‘Eli kulağında’ diye açıklamalar yaptılar. Böyle bir gerginlik olsaydı, şimdiye kadar patlardı. Bu gösterdi ki İstanbul depremi yakın değil” diye konuştu.

AYNI FAYDA OLMASINA GEREK YOK

Böyle deyince akıllara şu soru geliyor: Türkiye, Şili, California ve Endonezyadünyanın dört bir yanında farklı fay hatları üzerinde olmalarına rağmen, bu depremlerin birbirleriyle ne ilgisi var?

Bu sorunun cevabını yine Ercan verdi:

“Endonezya bölgesinde sekiz yıl arayla 9.1’den sonra 8.6’lık deprem olması beklenmedik bir olaydı. Açe depremiyle ortaya yaklaşık 600 atom bombası büyüklüğünde bir enerji ortaya çıktı. Bu enerji dalgaları 6372 kilometre derine, yani dünyanın çekirdeğine kadar indi ve yer serbest salınıma geçti.

“Yerin üç farklı serbest salınım hareketi sonucu da iri kırıklar üzerinde birikmiş gerginliğin taşma noktasına geldiği yerlerde (Şili, Meksika, California gibi) depremler meydana geldi. Yani çok uzak yerlerde dahi Açe’nin etkilerini görmeye başladık. Bir iyi haber daha: Hareketin genliği düşüyor, dünya genelinde bir hafta kadar sonra sönümlenecektir.”

İSTATİSTİKLER ALT ÜST OLDU

Ancak Ercan’la aynı fikirde olmayan uzmanlar da var. Tarihte depremlerden en çok zarar görmüş ülkelerden biri olan Romanya’nın tanınmış deprem uzmanı Gheorghe Marmureanu, bu deprem yoğunluğunun normal bir durum olmadığı görüşünde.

Avrupa Sismik Erken Uyarı Sistemi’nin (SAFER) Romanya biriminin de başkanı Marmureanu’ya göre geçtiğimiz hafta boyunca yaşanan depremlerin birbiriyle hiç ilgisi yok. Dahası bu yaşananlar sıra dışı bir durum.

Marmureanu, Endonezya’daki depremin bilimle açıklanamayacak bir “sürpriz” olduğunu belirterek, “İstatistikler bize Asya bölgesinde ortalama 500 yılda bir bu kadar büyük deprem olduğunu gösteriyor. Ancak 2004 yılından bu yana, büyüklüğü 8’in üzerinde üç tane deprem oldu. Bu durum sismolojik istatistiklerin çok ötesinde” dedi.

Romanyalı uzman, “Bir sorun var, Endonezya bölgesinde çok fazla büyükdeprem oluyor” diye konuştu.

YOKSA GÜNEŞ’TEKİ FIRTINALAR MI?

Bir başka deprem ülkesi Tayland’ın tanınmış doğal afet uzmanı ise Smith Dharmasaroja deprem fırtınasının nedeninin dünyanın içinde değil dışında olduğunu savundu.

NASA’nın kısa bir süre önce yayımladığı bir rapora dayanarak, Güneş’teki fırtınaların dünyanın manyetik alanını etkilediğini belirten Smith, “Bu durum 10 Nisan’dan beri yaşanıyor. Hint Okyanusu çevresindeki depremler de bunun bir işareti” dedi.

Kıyamet gününden korkanlara ‘kıyamet evi’

ABD’nin Kansas Eyaleti’nde soğuk savaş döneminden kalma siloların bulunduğu ve tam yeri açıklanmayan bölgede kıyamet gününden korunmak için özel bir bina yapılıyor. Yerin 53 metre derinliğine kadar inecek bina, 14 kat olarak inşa edilecek. İçinde sinema salonu, havuz ve kütüphane gibi bölümlerin de bulunacağı yapının 7 katı ise ev olarak düzenlenecek. Yerin altına doğru inecek asansör ise parmak izi ile çalışacak. 70 kişinin sebze ve balık yetiştirerek hayatta kalabileceği binanın bir katı 2 milyon dolardan (3 milyon 570 bin TL) satışa sunuldu. Projeyi geliştiren Larry Hall; savaş, güneşteki patlamalar, ekonomik çöküş ve gıda sıkıntısı ile terör saldırılarından korkanların projeye ilgi gösterdiklerini söyledi. Hall, ağustos ayı içinde bütün katları satmayı umduğunu belirtti.